Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Atatürk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Cumhuriyete Yapılan Darbe

Bir ülke yönetiminin isminin ne olduğu önemli değildir. Örneğin İngiltere(Birleşik Krallık), Belçika, İsveç, İspanya krallıkla yönetilirken, Japonya imparatorluk, İran şeriat rejimi ve daha öncesinde da şahlık sistemi ile yönetiliyordu. Bu örnekler de çoğaltılabilir. Devletçilik anlayışında adaletin toplumun her kesime yayıldığı ülke yönetimleri her zaman başarıya ulaşacaktır. Bu yüzden ülke yönetimin başkanlık veya cumhuriyet olmasından daha çok bu tanımların içinin nasıl doldurulduğu önemlidir. 100 yaşına gelecekken yerleşmiş devletçilik kültürü cumhuriyete yapılan darbenin maalesef bu gün yansımalarını yaşıyoruz. Şuanda Türkiye bir ekonomik krizin değil, siyasi krizin faturasını ödüyor. Daha doğrusu Türkiye değil, Türkiye vatandaşları ödüyor. Maalesef sarayın kibir abidesinin asgari ücretlinin halinden anlayacağını pek zannetmiyorum. Mevcut başkanlık hevesinin millete faturası:   Hukuk Devleti Yok Edildi. Yatırımlar Durdu.  Millet İşinden, aşından oldu

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Cevap Veremediği Soru

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Mersin gezisindeyken şehirde gördüğü büyük binaları sormuş. - Bu köşk kimin? - Kirkor'un - Ya şu koca bina kimin? -Yargo'nun - Ya şu? - Solomon'un Atatürk Sinirlenerek sormuş. -"Onlar bu binaları yaparken siz neredeydiniz !?" Gazi Mustafa Kemal Atatürk Toplananların arasında bir köylünün sesi duyulur; - Biz Yemen'de, Tuna boylarında, Balkanlarda, Arnavutluk Dağları'nda, Kafkas'larda, Çanakkale'de savaşıyorduk Paşa'm ! Atatürk bu hatırasını anlatırken 'Hayatta cevap veremediğim yegane insan bu aksakallı ihtiyar olmuştur.' demiştir. Şimdi ise benim cevap bulamadığım bir soru var !? Bin bir emekle bu halkın ürettiği ve değer kattığı fabrikalar satılırken siz neredesiniz? Hangi cephelerde savaşıyordunuz da bunları kaybettik ve çoğunu da düşmanlarımıza satılmasına, peşkeş çekilmesine göz yumdunuz? Vatanım için şunu yapıyordum da kaybettim de ! O aksakallı dedemin söylediği gibi bir şey söyle!

Eğitimli, Bilinçli ve Çağdaş İnsanlar Yaratmak Da Birer Eserdir (Sakallı Celal)

Celal Yalınız, Türk düşünür, nihrir.  Sakallı Celal olarak bilinir; yazılı bir eser bırakmamış ama her biri birer eser olan insanlar bırakmıştır arkasında. Sakallı Celal Deniz Bakanı olan bir Paşanın oğlu olarak dünyaya gelir. Yaşıtları oyuncaklarla oynarken o kendi kendine harfleri öğrenerek ev halkını şaşkına çevirir. İlkokul çağında konaktaki odasından çıkmaz, durmadan deniz lisesine giden ağabeylerinin kitaplarını okur. Babasının “henüz yaşın küçük” demesine direnerek Fransızca dersleri aldırmalarını sağlar. Kısa zamanda mükemmel derecede Fransızca öğrenir. Dönemin en iyi eğitim veren okulu olan Galatasaray Lisesi’ne, 1896 yılında kayda gittiğinde hazırlık okumasına gerek kalmadığını, Fransızcayı çok iyi bildiğini söyler ve bunu kanıtlar. Galatasaray Lisesi’nde iken derslerinde olağanüstü başarılar elde eder ve aynı okuldaki ağabeyi Nihal’ı geçmeye çalışır. Bu sırada subay olan ağabeyi Cemal’in padişahın despot yönetimine başkaldırdığı için Beyazıt Meydanı’nda asıl

Lider Atatürk

BU ÜLKENİN HER TÜRLÜ NİMETİNDEN YARARLANIP DA ONA VE İLKELERİNE KARŞI OLMAK HAİNLİKTİR, ŞEREFSİZLİKTİR UTANMAZLIKTIR. *Atatürk`ün dünyada ` başöğretmen ' sıfatlı tek lider olduğunu... * Bir geometri kitabı yazdığını... * Üçgen, açı, dikdörtgen gibi ve 48 tane geometri teriminin (Türkçe) isim babası nın bizzat Mustafa Kemal olduğunu... * Norveç`de "Atatürk gibi olmak" diye bir deyim olduğunu. ''Atatürk'' çiçeği'nin adını, çiçeği bulan Wanderbit Üniversitesi profesörlerinden doktor Kirk Landın`in koyduğunu ve bu çiçeğin tüm dünyada bu isimle üretilip satıldığını... * Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki; Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu... *''Mimber'' adında bir gazete çıkarttığını ve 52 sayı yayımlanan gazetede ilk defa sansür kelimesi geçtiğini... *Kurtuluş Savaş

Yurtta Sulh, Cihanda Sulh...

Yurtta Sulh, Cihanda Sulh Ülke siyasetinde Cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık makamları gibi, en üst merciilerde görev başına getirilen siyasetçilerin, mal varlığı bakımından güçlü, zengin; hatta çok zengin olmaları, iyi bir şey… çünkü, bu, siyasînin diğer ülkeler tarafından satın alınabilme riskini, neredeyse sıfıra indirir. Cumhurbaşkanı, mal varlığı açısından, dünyadaki sayılı zenginlerle yarışabilecek kadar kuvvetliyse eğer; bu, o ülke vatandaşları açısından; cumhurbaşkanının güvenliği ve hatta ülke sırlarının içeride kalması ve ülke güvenliği açısından, çok çok iyi bir "gereklilik" adeta.